Tek adam rejimi bitecek

Tek adam rejimi bitecek

Eylül 10, 2018 0 Yazar: admin
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, tek adam rejimi ile mücadelenin bir ‘halk hareketi’ olmak zorunda olduğunu kaydetti. “Yaşlı – genç, kadın – erkek, siyasi görüşü ne olursa olsun, demokrasi paydasında buluşan herkesin ortak mücadele etmesi lazım” diyen Kılıçdaroğlu, “Bir darbeyi savuşturmalıyız. Bir tek adam rejimini yok etmeliyiz. Bunu, Kuvayi Milliye ruhuyla yapacağız” ifadelerini kullandı. CHP lideri Kılıçdaroğlu, CHP’nin kuruluşunun 95. yılında, önce Anıtkabir’e giderek, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün anıtını ziyaret etti.  Anıtkabir ziyaretinin ardından genel merkeze gelen il başkanları ve partililer 95. yıl pastası kesti. CHP kuruluş yıldönümünde il başkanlarını toplayan Kılıçdaroğlu, toplantının açış konuşmasını yaptı. Kılıçdaroğlu’nun sözlerinden satırbaşları şöyle:
95 yılı devirdik: Güzel bir gündeyiz, 95. yılı devirdik. Önümüzde daha uzun yıllar var. Bizden sonraki kuşaklar da bizden önceki kuşakların verdiği mücadeleyi aynen yürütecekler. 19 Mayıs’ta başlayan ve 9 Eylül ile biten sürecin ana noktası siyasi bağımsızlığı elde etmekti. 9 Eylül’den 5 ay geçtikten sonra, cumhuriyet ilan edilmeden, Lozan Anlaşması imzalanmadan önce İzmir’de bir toplantı düzenlendi, İzmir İktisat Kongresi. Çünkü Gazi Mustafa Kemal, şunu çok iyi biliyordu. Siyasi bağımsızlığı elde etmek ve bunu sürdürmenin en önemli ayağı ekonomik bağımsızlığı elde etmekti. Yaptığı konuşmada, “Siyasi, askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsunlar iktisadi zaferler ile taçlandırılmazlarsa meydana gelen zaferler devamlı olmaz, az zamanda söner” dedi. O nedenle Gazi Mustafa Kemal Atatürk, ekonomik bağımsızlığa özel bir önem vermiştir.  9 Eylül aynı zamanda İzmir’in kurtuluşu. Ankara’dan tüm İzmir’e, İzmirlilere yürekten saygı, selam ve sevgilerimizi gönderiyoruz. İzmir, Türkiye’nin çağdaş dünyaya açılan kapısıdır. Hepimiz İzmir’le gurur duyarız.
Temel noktalarda

– CHP imzası:

Cumhuriyet Halk Fıkrası yine 9 Eylül’de kurulur. Şunu rahatlıkla her CHP’li söyleyebilir; Türkiye Cumhuriyeti’nin en temel noktalarında CHP imzası vardır. Milli Kurtuluş Savaşı’nı veren kadrolar cumhuriyeti kurmuşlardır. Cumhuriyet, egemenliğin saraydan alınıp halka verilmesi demektir. “Egemenlik milletindir” diyorlar ya, evet milletindir. Ama bunu sağlayan kadrolar CHP kadrolarıdır. Bizler aynı azim ve kararlılıkla bunun arkasında duruyoruz. Çok partili hayat. Demokrasi için önemli bir adım atılmıştır 1947’de. Demokrasi konusunda da en önemli adımları atan kadrolar yine CHP kadrolarıdır. Bu ülkeye sosyal demokrasi anlayışını ve kültürünü getiren kadrolar da CHP’li kadrolardır. Refah devleti, gelirin hakça bölüşülmesi, emeğin ne kadar değerli olduğu, tüm bunlar sosyal demokrasi kültürü ile birlikte Türk siyasetinin temel unsurları olarak tarihte yerlerini almıştır.

-Sıra dördüncü devrimde:

Şimdi hep birlikte dördüncü devrime hazırlanmak zorundayız. Kaybolan demokrasiyi, çağdaş, çoğulcu, katılımcı demokrasiyi yeniden inşa etmek zorundayız. Ne anlıyoruz demokrasiden ve bizler demokrasi deyince neyi vaat ediyoruz? Bir; düşünce ve ifade özgürlüğünü savunuyoruz. İki; örgütlenme özgürlüğüne saygı duymalıyız. İşçisi, memuru, emeklisi, çiftçisi herkes örgütlenebilmeli. Üç; medya özgürlüğünü sağlamalıyız. Bir kişinin, kurumun veya Saray’ın tekelinde olan değil özgürce, halkın gözü kulağı olan bir medya özgürlüğünü sağlamalıyız.

-Tek ayaklı düzen:

Devletler üç ayak üzerine otururlar. Yasama, yürütme, yargı. Çağdaş demokrasilerde dördüncü ayak da var, o da medya. Tek ayaklı bir düzendeyiz şu anda. Biz çağdaş demokrasiyi savunuyorsak bunu da sağlamak zorundayız. Güçler ayrılığı ilkesini Türkiye’ye getirmek zorundayız. Devlet dediğimiz bir kurum var, zulmeden, baskı kuran, terör estiren değil, halkın hizmetinde olan bir devlet anlayışını getirmek zorundayız. Yargının bağımsız olması lazım. Hiçbir kişiye, zümreye, sınıfa ve aileye imtiyaz sağlanamaz. Yargı önünde herkes eşittir, ister sarayda sultan olsun ister işsiz gariban olsun. Devlet vatandaşa hesap verecek.

-Haberdar olduğunu aktarıyor

: 10 yılda geldiğimiz nokta; Keyfi, basiretsiz bir yönetim ve süratle hanedanlığa yönelen bir devlet anlayışı. 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra 20 Temmuz’da bir sivil darbe yapıldı. Pek çok insanın hakları ellerinden alındı. Bunu, 15 Temmuz hain darbe girişimini, 20 Temmuz’un ana aktörü olan kişi “Allah’ın bir lütfu” olarak değerlendirdi. Bir darbe girişimini “Allah’ın lütfu” olarak bir kişi dillendiriyorsa, ondan çok şey beklediğini ve ondan haberdar olduğunu aslında dolaylı olarak geniş kitlelere aktarıyordur.  

-Halk hareketi mücadelesi:

Tek adam rejimi ile mücadeleyi sadece biz mi yapacağız? Hayır. Bu ülkenin aydınları, çiftçileri, emekçileri, herkesin yapması lazım. Bu bir siyasi partinin salt çözmek istediği bir olay değil, bu bir halk hareketi olmak zorundadır. Halkın her kesiminin yaşlı genç, kadın erkek, siyasi görüşü ne olursa olsun, demokrasi paydasında buluşan herkesin ortak mücadele etmesi lazım. Bir darbeyi savuşturmalıyız. Bir tek adam rejimini yok etmeliyiz. Bu ülkede herkes düşüncesini özgürce ifade edebilmeli, yargı bağımsız olabilmeli. Dolayısıyla biz bu mücadeleyi yapacağız. Nasıl? Kuvayi Milliye ruhuyla yapacağız. Dört büyük devrimden söz ettim. Üçü var, dördüncüsü yok. Cumhuriyeti demokrasi ile taçlandırdığımız zaman CHP gerçek anlamda görevini yapmış olacaktır.

-Namus borcumuzun arkasındayız:

Ben Erdoğan’a 9 soru sordum, şu ana kadar tık yok. Deve dişi gibi sorular, cevap vermesi zor. Bu soruları her yerde soracağız. Hiç kimse kendi kabahatini bir başkasına ihale edemez. Ne demek dış güçler. Bugün 95 yılı devirdik. Bize büyük bir sorumluluk düşüyor. Türkiye’yi bu badireden çıkaracağız. Görev bize düşüyor. Tarla, fabrika, cadde, sokak, ev… Bunları anlatacağız. Bunlar uzun süre dayanamazlar, yönetemiyorlar Türkiye’yi, yönetemezler de zaten. Bunu düzeltecek olan biziz. Bu bizim namus borcumuzdur. Namus borcumuzun arkasında duracağız.